İnsanın gelişiminin ilk mertebesinde, akli benlik ve insani vicdan hayvani arzuların eline geçmiştir. Bu aşamada, istediği şeye ulaşmak için akli ya da ahlaki sınırları tanımaz. Bu ilk mertebe kendisini bencillik, kibir, kalbin katılığı, başkalarına baskı, kadir bilmeme, ihtiras, cimrilik, haset, öfke, insanların iyi olduğuna inanmama, tembellik ve aptallık vesaire şeklinde gösterir. Bu nefsin en aşağı mertebesidir. Bu mertebede, ölümsüzlüğe ve hakimiyete aşırı dercede arzu vardır
Bu yüzden, bu mertebedeki nefs, Allah ve Elçisi tarafında uyarıldığımız kötü özelliklere bağlıdır, örneğin; kendini beğenmişlik, kibir ve gurur, kalbin katılığı, yaratılanlara baskı, başkalarının hatalarını göstermekten hoşlanmak, yalan söylemek, gıybet, sırtından vurmak, haset, kıskançlık, tenkit, hakedilmemiş kendine övgü, acılık, daha iyisine sahip olduğu halde başkalarına ait olan şeylere bağımlılık, tatminsizlik, sürekli şikayet etmek, kıymet bilmeme, nimetlere körlük, çaba sarfetmeden arttırmayı dilemek, aşırı derecede bencillik, sınırsız aç gözlülük, kontrolü sevmek, kendisini ve arzularını sevmek, kendisinin iyiliği için bile olsa kendisini eleştirenlere karşı nefret beslemek, ikiyüzlülükle bile olsa kendisini övenleri sevmek, öğütleri ve danışmayı reddetmek ve sadece kendisinden bahsetmek.
Özünde nefs, Yaratıcısının insana verdiği bir hediye idi. Ama biz nefsin maddi değerlere yaslanmasını, sadece dünyasal hayattan zevk almasını kabul ettiğimiz için nefsimiz neredeyse sureti hala insana benzer bir halde kaldığı halde kendisi hayvana benzer bir hale geldi.
Bu nefs bizim en büyük düşmanımızdır, içimizde yaşamaktadır, bize hükmetmekte, zulmetmekte, insan ruhumuzu hapiste tutmakta ve bilinçaltının derinliklerinde unutturmaktadır.
Nefsin kumanda etme aşamasında, etkiler ağırdır. Bilge ve güçlü olan birisi elinizi tutmadıkça ve çıkarmadıkça, bu etkilerin altından çıkmak imkansız olmasa da çok zordur.
Akli kararlılığımızı takip ederek, güçlü ve bilge bir öğretmen tarafından sefaletimizden kurtarılırsak, nefsin ikinci mertebesi olan Nefs-i Levvame’ye (Kendini Suçlayan Nefs) çıkabiliriz. Böylece ruh egonun karanlık zindanından vicdanın ışığına çıkarılacak ve Allah isterse, bizler de kibirimizin tevazuya, kin ve öfkemizin sevgiye, öfkemizin nezakete, şehvetimizin iffete dönüştüğünü göreceğiz.
Bunun tedavisi için uygun olan hatırlatma ise La İlahe İlallah’tır (Allah’tan başka ilah yoktur).